Refik Halid Karay
1888 yılında Beylerbeyi’nde doğan Refik Halid, yüzyıl sonunda bir kolu Mudurnu’dan İstanbul’a göçen Karakayış ailesindendir. "Galatasaray Sultanisi" ve "Mekteb-I Hukuk" da okuyan yazar, Meşrutiyet sırasında yazarlığa başlamiştır.
Kısa sürede üne kavuşmuştur, "Fecri Âti" edebiyat topluluğunun kurucularından olmuştur. "Kirpi" adında taşlamaları ve siyasal yazıları sonucu İttehat Terakki hükümetince Anadolu’nun çeşitli illerinde 5 yıl sürgüne gönderilmiş, ancak 1.nci Dunya Savaşı ‘nın son yılı İstanbul’a dönebilmiştir.
Dönüşünde Robert Kolejin’de öğretmenlik, Sabah Gazetesi baş yazarlıgı, iki kez Post-Telgraf Genel Müdürlüğü yapan Refik Halit, bu ara tanınmış "Aydede" mizah dergisinide çıkarmıştır.
Bazı Siyasî davranışları yüzünden memleketten ayrılmak zorunda kalan yazar, Haleb’e yerleşerek "vahdet" gazetesini çıkarmış.
1938’de yurda dönen Refik Halid, çeşitli dergi ve gazetedeki günlük yazıları ve 20 kadar romanı ile hayatını sürdürmüştür.
18 Temmuz 1965’de vefat etmiştir.
ZAMANIN GURMESİ ANLATIYOR
Refik Halid Karay
Dahası var...
Bu kez başka 'edebiyatın marka' ismi ve de 'zamanın gurmesi' Refik Halid Karay'a kulak verelim şimdi:
"İstanbul sebzeciliğini alakalı makamlarla, müesseslerin lüzumu nispetinde korudukları, hele tohumculuk bakımından cinslerinin bozulmaması, daha da cinsleştirilmeleri için fenni yardımda bulundukları iddia edilemez.
Bunun en belirgin özelliği ayşekadın fasulyesidir. O fasulye son senelerde gittikçe artan bir yozlaşmaya maruz kalmıştır. aynı isimle aldığımız fasulyeler, artık hem kılçıklı hem sert kabuklu hem de lezzetsizdir.
Halbuki yalnız İstanbul havasında evsafını muhafaza edip başka nereye götürülürse az zamanda dejenere olan ayşekadın fasulyesi, fasulye nev’inin ve milli sebzeciliğimizin bir şaheseridir.
Sade o mu? Çarşı pazar, cadde sokak avaz avaz anılan tek kadın şöhretimiz de ismini o fasulyeye vermek suretiyle meşhur olmamış mıdır?
Kimdi Ayşe Kadın? Anlatayım: Babam bu Ayşe Kadın’ı Beykoz’daki bostanında çalışırken bizzat gördüğünü, yazma başörtülü, siyah yeldirmeli, iri yarı bir kadın olduğunu söylerdi.
Kocasıyla beraber kendi bostanında başka cins fasulyeleri seleksiyone ederek o mükemmel cinsi bulmuş, türetmiş, üretmiş, yaymış ve satmış, halk da büyük bir cemile olarak bu nefis sebzeye kadının ismini vermiştir.
Fakat ne yapalım ki yeni neslin Avrupalarda çalışmış ziraat mütehassısları, yüksek ziraat mühendisleri ve çeşitli şubelerde staj görmüş ziraatçileri, ne o ünlü mucit Ayşe Kadın’la ne de fasulyesiyle meşgul olmayı büyük unvanlarına yakıştıramamışlarıdır.
Ancak tahminimize göre bu zevatın isimleri unutulacak, bostancı kadının ismi dünya durdukça İstanbul sokaklarını çınlatacak, etiketlerde ve listelerde daima okunup aranacaktır."
Refik Halid Karay/Mutfak Zevkinin Son Günleri – 4 (Memleket Yazıları -4)


Yorumlar
Yorum Gönder