Urfalı Babi (1925-1992)

Urfalı Babi (1925-1992) Asıl adı Yılmaz Kayral; nev'i şahsına münhasır şarkıcı, komedyen, şair; Unkapanı Plakçılar Çarşısı'nın son rintlerinden. 70'lerde Salako, Kırık Merdiven gibi filmlerde gözüktüğünde, çoktandır plak camiasında eli curalı bir keş, bir trubadur, bir hippi olarak tuhaf bir saygınlığa ve dokunulmazlığa sahipti. 

Urfa'nın halk müziği ustalarının yanı sıra Neyzen Tevfik'in ve Âşık Veysel'in hayranıydı. Yöresinin yanık sesli türkücülerinin tersine, Ruhi Su izinde dik okuyuşu ve tok sesiyle tanındı. 

Canan gibi 45'likleri ve Disko Kebap LP'si halk ezgileri, kanto ve rock harmanıdır. Girdiği meclislerin en şenlikli, kimi zaman da en arızalı karakteriydi. 

İbrahim Tatlıses, Arif Sağ gibi sanatçılardan himaye gördü, kapı kapı dolaşarak plak firmalarından topladığı yardımları fukara dostlarıyla paylaştı, kendini "Unkapanı'nın dilencisi, Beyoğlu'nun kralı" ilan etti. 

Yakasına takılı gonca gülün kamufle ettiği kamışla, 24 saat ceket cebindeki şişeden rakı içerdi. Topluma, yapıtlarından ziyade hayat tarzı ve kişiliğiyle seslenen Babi, zamanla fıkralarda yaşayan bir Bekri Mustafa, bir Bektaşi tiplemesine dönüştü: 

Bir gün İzzet Altınmeşe'yi evinde ağırlar. Ezan okunduğunu duyan Altınmeşe "Babo, bir seccade ver de namazımı kılayım" der. Babi seccade getirir. 

Birkaç gün sonra Altınmeşe'nin evine konuk giden Babi, sofrada "hani aslan sütüm?" diye sorar. 

Altınmeşe "benim evim meyhane mi Babo?" diye diklenince Babi cevabı yapıştırır: "Benim evim cami miydi Keko?" 

DERYA BENGİ Ulaş Özdemir - Merve Erol "Doğmatik Şair", Roll, Aralık 1998 / Melih Aşık "İzzet'in İkramı", Milliyet, 20 Ağustos 1988

Not :

Urfa Resmi adı Şanlıurfa olmakla beraber halk arasında hâlâ eski adıyla anılan Urfa, geçmişten bu yana ehlikeyf bir toplumdur. Öte yandan şehirdeki toplumsal yapı kapalı, hatta tutucudur. Bu nedenle, çok sevilen içki, bugün dahi daha çok sıra geceleri, odalar ve yatı gecesi denen eğlencelerde ve arkadaşlar arasında kapalı devre tüketilmektedir. 

Urfa’da sıra gecesi 

Bu doyulmaz keyfin eşlikçileri çoğu kez –bugün çiğköfte, kebap, lahmacun özellikle de sıra gecesi ve müziği, hatta kadayıf olsa da– yakın geçmişte saz denilen içkili lokantalar ve pavyonların verdikleriydi. 

1950'lerden önce ise Balıklıgöl ile bitişik olan Anzılha Gölü'nün hemen yanında yine saz evleri olduğu, bunların toplumsal kültürü yok sayılamaz biçimde etkilediği bilinmektedir. 

Örneğin söz konusu işletmeler ve çalışanlarından yola çıkarak (belki de onlar için, bilinmez) yazılan türküler halen söylenmektedir. Mukim Tahir'in Halepli Bahçesinde Nesimem Oyna Desinler türküsü ise buna güzel bir örnektir. 

Yörenin içki konulu pek çok manisinden biri de şehrin feodal yapısını inceden inceye ortaya koyan, oldukça anlamlı ve hayli düşündürücü bir özelliğe sahiptir ve bugün de dillerdedir: İçene ver Rakıyı içene ver İçip sarhoş olmadan Hazmedip içene ver. 

A. NİLHAN ARAS Kaynak kişiler: Mehmet Kurtoğlu 1969, Şanlıurfa merkez ilçe; Fuat Rastgeldi 1948, Şanlıurfa merkez ilçe

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zekeriya Öz

Ahmet Vefik Paşa

Ahmet Mümtaz İdil