Hamiyet Yüceses
Hamiyet Yüceses (1915, İstanbul - 10 Temmuz 1996, Muğla), Türk Sanat Müziği sanatçısı.
İlk yılları
Annesi Kadriye Hanım, babası marpuç tüccarı Halil Efendi'dir. Küçük yaşlarda sesinin güzelliği ile dikkat çekti. Hafız Burhan hayranı idi. Haseki'deki Hacı Kadın İlkokulu'nda okudu. Babasının işlerinin bozulmasi nedeniyle 11 yaşındayken (1927) sahnede şarkı söylemeye başladı. 4-5 yıl boyunca Anadolu'nun birçok şehrinde çalıştıktan sonra Gaziantep'te uzun bir süre kaldı. Şöhreti İstanbul'a kadar geldi.
1932 yılının başlarında Beyoğlu'nda ünlü Londra Birahanesi'nde Safiye Ayla'nın kadrosunda gazino çalışmalarını başlattı. Selahattin Pınar, Sadettin Kaynak, Yesari Asım Arsoy, Mısırlı İbrahim Efendi ve Bimen Şen'den özel dersler aldı.
1932 yılı Temmuz ayında Kadıköy Mısırlıoğlu Bahçesi'nde düzenlenen yarışmada Türkiye Ses Kraliçesi seçildi.
1933 yılında eski İstanbul Radyosu'nda programlara çıktı. Sahibinin Sesi, Columbia ve Odeon firmalarına plaklar doldurdu. Soyadı kanunu çıktığında Sadettin Kaynak ve Selahattin Pınar'ın ısrarı ile "Yüceses" soyadını aldı. Sadettin Kaynak, Hamiyet'in sesine göre besteler yaptı: O Dudaklar, Yasemen, Kirpiklerinin Gölgesi gibi. Bu plaklar, devrinde satış rekorları kırdı.
Sonraki yılları
1940 yılında deniz astsubayı Fethi Yüceses ile evlendi. Eşi astsubay Fethi Yüceses'i 14 Temmuz 1942'de, denizcilik tarihinde Atılay faciası olarak geçen, Atılay adlı denizaltının batmasıyla kaybetti. Bu acıyla söylediği "Gitti de Gelmeyiverdi" şarkısı çok meşhur oldu. Şöhreti; güftesi Abdülhak Hamit Tarhan'a, bestesi Mehmet Baha'ya ait olan, seslendirmesi oldukça zor, "Makber" adlı şarkıyla daha da arttı.
1944 yılında Kemal Mollaoğlu ile evlendi.1944 yılında yapılan bu evlilik 1955 yılı sonlarında ayrılık ile bitti.
1956 yılında Cumhuriyet Gazinosu'nda sahnede şarkı söylerken dinleyiciler arasında bulunan genç tıp fakültesi öğrencisi Osman Sabuncu'nun isteği olan şarkıyı okuyarak 40 yıl sürecek bir evliliğin temelini attı. Aynı dönemde İstanbul Belediye Konservatuvarı Türk Müziği İcra Heyeti'nde görev aldı.
1946'da Hacı Arif Bey'in Bakmıyor Çeşm-i Siyah şarkısını, araya bir gazel ilave ederek okuması çok ilgi çekti.
1949 yılında bu şarkıyı Odeon plaklarına okudu. Rekoru bugün bile kırılamayan bir satış yaptı.
1949 yılında açılan yeni İstanbul Radyosu'nda 1953 yılı sonlarına kadar emisyon aldı. 1950 yılında radyodan aldığı ücreti üniversıte talebeleri'ne bağışladı. Üniversite Talebe Birliği'de her yıl düzenledikleri Edebiyat Yarışması'nda "Hamiyet Mükafatı" adı ile ödüller dağıttı.
Efsuncu Baba, Affet Beni Allahım, Kanun Namına, Soygun, İncili Çavuş, Mahallenin Namusu, Saz Ve Caz filmlerinde şarkı söylerken göründü.
Suriye, Lübnan, Kıbrıs, İsrail, Almanya ve ABD'de konserler verdi. BBC Radyosu'nda da program yaptı.
Taşlık Gazinosu, Maksim Gazinosu, Küçük Çiftlik Parkı, Kristal Gazinosu gibi dönemin İstanbul'unun en ünlü gazinolarında assolist olarak sahneye çıktı.
O dönemleri hatırlayanların ilk söyleyecekleri şu kelimeler olur. Hamiyet Yüceses Taksim meydanında bulunan Kristal Gazinosunda "Bakmıyor Çeşm-i Siyah" şarkısını söylerken dışarıda trafik durur, gazino müşterilerinden daha büyük bir kalabalık meydanda birikir, ancak şarkı bittiğinde her şey normale dönerdi."
Yücesis'in Karacaahmet Mezarlığı'nda bulunan kabri
Yüceses, tatil için gittiği Muğla'nın Marmaris ilçesinde kalp ve solunum yetmezliği şikayetiyle kaldırıldığı hastanede 10 Temmuz 1996 tarihinde 80 yaşında öldü. Sanatçının İstanbul'a getirilen cenazesi, Üsküdar'daki Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi. Hamiyet Yüceses'in adı İstanbul Suadiye Mahallesi'nde bir sokağa verilmiştir.
Ayrıca bakınız
- Klasik Türk müziği şarkıcıları listesi
- Türk arabesk müziği şarkıcıları listesi
- Türk halk müziği ses sanatçıları listesi
- Türk pop şarkıcıları listesi
Hamiyet Yüceses, (1916-1996) Sesinin kudretiyle ve özel repertuarıyla bir döneme damgasını vurmuş Türk sanat müziği şarkıcısı. Soyadı kanunu çıktığında aile büyükleri hayattaydı, ama sesine çok yakışan bu soyadını, hocaları Selahattin Pınar ve Sadettin Kaynak'ın önerisiyle, 18 yaşındaki genç Hamiyet aldı.
Gazino sahnelerinde yıllardır ailesini geçindiren bizzat kendisiydi, dolayısıyla evin reisi de. Musikinin dört büyükleri arasında Perihan Altındağ ve Hamiyet Yüceses hanım hanımcık yanlarıyla, Müzeyyen Senar ve Safiye Ayla'dan kalın çizgilerle ayrılır.
Perihan Altındağ, hanımefendiliğini yumuşacık bir sesle tamamlarken, Hamiyet Yüceses coşkulu, akıcı, keskin, hoyratça bir tavrı dışavurur.
Müzeyyen Senar kadar efevari, apaş olmasa da, Sadun Aksüt'ün tabiriyle "avami" bir okuyuşu vardır.
Büyük kitleleri ona bağlayan da bu hoş çelişkidir. Güftesi Baki Süha Ediboğlu'na, bestesi Refik Fersan'a ait segâh eseri yorumlarken, kendini halktan bir garibanın yerine koyar gibidir:
Herkes gitti yalnız kaldım meyhanede
Gözyaşlarımı içtim son peymanede
Bu kalp durdu dün gece virânhanede
Çocuk yaşında sabah akşam Hafız Burhan'ı ve onun Makber'ini dinleyen birinden de bu beklenir.
İstanbul'lu Hamiyet, ilk sahne tecrübesini 11 yaşında Balıkesir-Burhaniye'de yaşar, 16 yaşında İstanbul'a dönüp Londra Birahanesi'nde okumaya başladığında, Anadolu şehirlerinde kendini çoktan yetiştirmiş, özellikle Antep'te pişmiştir.
Devrin bütün gazinoları ona 60'lı, 70'li yıllara kadar kucak açar. 1968'de, Mevlana'yla ilgili Necip Mirkelamoğlu'nun hüseyni eseri Bezm-i meyde dün gece pervane gibi döndüm'ü gazino sahnesinde, uygun bir mizansenle seslendirmek istediğinde, Türk sağının ünlü Mevlevi kalemi Refi Cevat Ulunay'ın tepkisini çeker:
"700 sene bu memleketin ilmine, irfanına, felsefesine, edebiyatına, musikisine hizmet eden Mevlânâ Celâleddin-i Rumî, İstanbul'un bir salaş meyhanesinde nasıl istismar edilir?"
Yüceses'in cevabı nettir:
"Biz gazinoda Mevlânâ ayini tertip etmiyoruz. İçkisiz bir müzikholde Mevlânâ aşkına yazılmış bir şarkıyı adabı ve erkânı ile okumaya hazırlanıyoruz".
Hamiyet Yüceses deyince akla gazelli şarkılar gelir. İçki kültürüne de göz kırpan bu serbest form, musiki âleminin muhafazakârlarınca hiçbir zaman el üstünde tutulmamıştır.
Hamiyet Yüceses, bu tercihi ve ısrarı yüzünden 50'li yıllarda İstanbul Radyosu'ndan uzaklaştırılınca, Radyoevi'ne "Türk musikisinin operası olan gazel nasıl yasaklanır" diye isyan eden telgraflar çekilmiş, hayranları arasında radyosunu mühürleyenlere, hatta yakanlara rastlanmıştır.
O devirde gramofon olan her evin, her kahvenin, her meyhanenin baş köşesinde iki gazelli plak bulunmaktadır: Hamiyet'in sesinden Makber ve Bakmıyor çeşm-i siyah feryade. 80 yaşında hayatını yitirdiğinde, vasiyeti üzerine, mezarı başında, 50'li yıllarda kaydettiği Bir bakışta âşık oldum gözlerine ey peri gazeli çalınır.
Kaynak : Rakı ANSİKLOPEDİSİ - DERYA BENGİ
Yorumlar
Yorum Gönder